Sonsuzlukla Kurulan Göbek Bağı:
‟Karındaki İkinci Beyinˮ
Nöro-bilimcilerin ifadesine göre, karındaki ikinci beyin; hücre yapısı, etken
maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar
beynin aynısıdır. İkinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar
veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol
oynuyor.
Bilimin eski gerçeklik
çizgisi, her gün bir başka yerinden kırılmaya devam ediyor.
On-on beş yıl önce, kafamızdaki beyin dışında, karnımızda
ikinci bir beyin daha var diyenin aklından şüphe duyardık mutlaka. İlginç olan
şey, bizim bilimi gündelik hayata çok geç geçirdiğimiz gerçeğidir. Zira
karındaki ikinci beyin konusunu ortaya atan bilim adamı Prof. Dr. Michael
Gershon, The Second Brain kitabını 1998 yılında yazmış. 1998 ile
2011 arasında geçen zaman, iletişim çağının hızlı özellikleri düşünüldüğünde hiç
de az değil. Yeni bir cep telefonu çıktığında yıldırım hızıyla çekip
yaşantımızın içine alıyoruz da gerçek gelişimi sağlayacak bilimsel konularda taş
devri hızına düşebiliyoruz. Bu konuda yazılmış çok az yerli bilgi kaynağı var
ve hepsi birbirinin kopyası adeta.
Karındaki ikinci beyin, sadece
bilimle uğraşanları değil en sade vatandaşı da ilgilendiren çok önemli bir konu.
Çünkü insanın sağlıklı olması ve ruhsal gelişimi için bilinmesi gereken çok
önemli noktalar içeriyor. Gönül istiyor ki, teknolojinin magazinsel ve tüketime
yönelik konuları yanında bizi bilinçlendirecek konular da popüler olsun. Sanırım
bilimi anlaşılır olarak gündelik hayata aktarma noktasında bizlere de önemli
görevler düşüyor.
Eski bilgeliklerin bize
anlattığı bazı “şey”lerin saçma sapan hurafeler olduğunu düşündük yıllar boyu.
Oysa gün geçtikçe bilim, o hurafeleri anlamlandırır yeni çalışmalar ortaya
koyuyor. Meğer hurafeler hurafe değilmiş! Eski bilgiler; bizim algılarımızdaki
darlık nedeniyle hurafesel anlatımlara neden olmuş meğer… CERN’ den gelen “Işık
hızını aştık” iddiasının ne kadar katı bir çizgiyi kırdığını anlamamız sanırım
yıllarımızı alacak. Işık hızının aşılmasının yansımaları, metafizik boyutların
tanımlanabilir ve deneysel olduğunu kanıtlayacaktır yıllar içinde. Biz insan
realitesindeki eski gerçeklere sıkı sıkı tutunmaya devam edeceğiz çoğunlukla.
Algımızdaki katı gerçekleri aşmak, Einstein’in dediği gibi atomu parçalamaktan
daha zor. Atom çoktan parçalandığına göre bence o söylemin yeni duruşu şu
olmalı:
Önyargıları parçalamak, ışık hızını aşmaktan daha zordur...
Kanımca, “Karındaki İkinci
Beyin” gerçeği de bunlardan birisidir ve ben bu bakış açısıyla bazı bilgiler
paylaşmak istiyorum.
Bağırsaklardaki İkinci Beyin
Dünyayla göbek bağı, karnında
kelebekler uçmak, zorluktan göbek çatlatmak, karnı zil çalmak, korkudan karın
ağrısı söylemleri aslında karında ikinci bir beynin var olduğunu bize anlatan
ifadelermiş. Biz her şeyi başımızdaki beyinle ilişkilendirip tanımlarken bazı
şeyleri eksik şekillendirmişiz.
Nöro bilimcilerin ifadesine
göre, karındaki ikinci beyin; hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri
sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. İkinci beyin;
düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve
üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor. Bağırsak duvarında sinir
hücrelerinden oluşan bir katman mevcut. Bağırsaklar sadece dışkılama yapmaz,
sempatik ve parasempatik sinir sisteminin maddelerinin iletimini, bazı uyarıcı
hormonların ve koruyucu salgıların dengesini de kontrol eder.
İkinci Beynin
Bilinmeyen Gerçekleri
• Karın bölgesindeki bu ikinci
merkez ile mutluluk salgılarının, psikolojimizi belirleyen durumların çok
yakından alakalı olduğu tespit edilmiş.
• Elliden fazla sayıda
hastalıkla, bazı psikolojik rahatsızlıkların kökeninin, bizim şimdiye kadar
farkında olmadığımız ikinci beyin bölgesindeki aksamalardan kaynaklandığı
anlaşılmış.
• Tanısızlıktan hastalık hastası
diye tanı konulan vakalarda gerçek suçlunun birinci beyin değil, ikinci beyin
olduğu ortaya çıkmış.
• Bebeklik döneminde birinci
beyinden önce ikinci beyin devredeymiş. İkinci beyinin hafızasının bebeklik
döneminde yaptığı kayıtlar nedeniyle ömür boyu depresyon yaşama riski mevcutmuş.
• Kişilik oluşumu ikinci beyinle
yakın ilişkideymiş. Çünkü bilinçaltı kayıtlarıyla ikinci beyin sıkı bağlantı
halindeymiş.
Özellikle
bu bilgi, bebeklik döneminde sağlıklı ve huzurlu bir ortamın ne kadar gerekli
olduğunu bir kez daha anlatıyor bize. Doğa şifacısı ebe ninemin bebek bakımında
doktorlara inat bize yaptırdığı ve anlattığı “güya hurafeleri” daha iyi anladım
bu bilgiler sayesinde.
İkinci beynin fiziksel faaliyet
etkinlikleri bilimsel olarak incelenirken işin içine ruhsallık ve bilinmeyen
alanlarımız giriyor; çünkü sezgi, korku, aşk gibi konular ruhsal alanımız
içindedir. Rüyalar da bu alanın içinde yer alıyor.
İkinci beyin; rüya görme
konusunda da ilginç bir rol oynuyor. Derin uyku evresi sırasında bağırsak beyin
sakin, ritmik dalgalanma yapıyor. Rüya görüldüğünde ise, uykunun rem
devresinde bu ritmik dalgalanmaların arttığı ve titrediği gözlemleniyor.
Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin uyarılması, gece rüyada görülen
görüntülerle bir paralellik oluşturuyor. İkinci beyinle ilişkilendirilen bazı
hastalıklarda uyku bozukluğu şikâyeti vardır, çünkü rüya sırasında tıpkı birinci
beyinde olduğu gibi ikinci beyin bölgesinde de aynı hareketlilik gözlemleniyor.
Bilim adamları artık “Bağırsak
da mı rüya görüyor?” şeklinde bir soru soruyor. Ruhsal dünyamızın bir yansıması
olarak kabul edilen rüyalarımız, bilinmeyen âlemlerin çıkış kapısıdır.
Bilinmeyen yanımızın keşfedilmesi, ikinci beynin faaliyetlerinin keşfedilmesiyle
paralel olarak ilerleyecek gibi görünüyor.
İkinci Beynin
Ruhsallıktaki Rolü
Bilgelik, farkındalık,
ruhsallık, meditasyon, astral seyahat, çakralar, nefes, yoga ve benzeri konular
içinde karın bölgesinin çok önemli ve ayrı bir yeri vardır. Astral seyahat
çalışmalarında odaklanılan bölge karın bölgesidir. Göbekten çıkan bir kordonla
bedene bağlı kalıp seyahate çıkılır bu çalışmalarda. Bedendeki bağ koparılmadan
ve bilinen zihin devre dışı bırakılarak yapılan bu seyahatte bizi yöneten,
yönlendiren ve koruyan karar merkezi ikinci beyindir.
Solar Pleksus adı verilen karın
boşluğu bölgesinde tek bir noktadan tüm vücuda yayılan bir sinir ağı vardır. Bu
sinir ağı, omurilikten çok daha fazla sinir hücresine sahiptir. En önemli
çakralardan birisi bu bölgededir. Vücudun üst bölgesinden gelen enerji ile alt
kısımdan gelen enerji bu bölgede karşılaşır ve iki enerji kavuştuğunda uyanış
başlar. Bu bölgedeki sorunlar yaşamsal tehlikeler yaratır.
Ana karnında hayata bağlanıp
enerji aldığımız göbek bölgesinde, doğduktan sonra da enerji girişi olmaya devam
eder. Sonsuzluğun saf gücü, ikinci zihnimiz sayesinde bizimle bağlantıda olmaya
devam eder. Alışkanlıklarımızın değişmesi gereken durumlarda ki; bunlar birinci
beyin yönetimindedir, bu bölge üzerinde çalışmalar yapılarak arınma yaratılır.
Karın bölgesinde enerji zayıflığı olan insanlar cansız, moralsiz, depresyonlu,
kendini gerçekleştiremeyen, hayatın kendisine verdiklerinden öfke duyan
kişilerdir. Bu bölgede canlı enerji taşıyan insanlar cesur, cesaretli ve
akışkandır.
Bu bölgenin alanında kalan
organlar mide, bağırsaklar, safra kesesi, karaciğer, pankreas ve diyaframdır.
Diyafram aracılığıyla nefesi belirlemesi, bu bölgeye yönelik çalışmalarda
nefesin gelişmesini sağlar. Nefes farkındalığını değiştirerek fiziksel
etkinlikler ve salgılar değiştirilebildiği gibi ruhsal değişiklikler de
yönetilebilir.
Tüm meditasyon çalışmalarında
karın bölgesi farkındalığı vardır ve o bölgeye odaklanarak “Zihni Durdurma” sağlanmaya çalışılır. Sol beyin kullanımı yüksek olan
kişiler, özellikle bu söylemden korkarlar ya da akıl dışı bulurlar. Oysa
yapılması istenen şey, birinci zihni durdurup, ikinci zihni devreye sokmaktır.
İkinci zihinde, zaman ve madde boyutu birinci zihnin gerçeklerin çok farklıdır.
Işık altı boyutun dışında kalan gerçeklerdir bunlar. Bizi dört boyutun içine
zincirleyen ve hapseden kalıplardan özgürleşip birinci zihinden kurtulunca
sonsuzluğun içinde yolculuk başlar. Bu yolculuk sırasında bizi koruyan, gözeten,
yol gösteren mekanizma ikinci beynimizdir. Ona “Bedenin Zihni” adını
verebiliriz ve o bizi asla tehlikeye atmaz. Bütün astral çalışmalarda geri
dönmeme gibi bir tehlikenin olmadığı söylenir. Çünkü bizi geriye getiren kordon,
ikinci beyinle sürekli bağlantıdadır.
Bu tür çalışmalarda birinci
zihnin hafıza kuralları değil, ikinci zihnin hafıza kuralları geçerlidir. Bu
yüzden o boyutta yaşananlar sıra dışıdır ve birinci zihinde bazen
hatırlanmazlar. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi… Ama ikinci zihnin kayıtları
hücresel olarak var olmaya devam eder ve bizi gündelik yaşamın içinde
‘sezgisel’ olarak uyarırlar. Bu hücresel kayıt sisteminde suyun hafıza
gücünün etkili olduğunu hatırlamak yararlı olacaktır.
Bir fiziksel bedenimiz bir de
enerjisel bedenimiz yani, çift özellikli bir varlık olduğumuz bilgisini bize
ispatlamakta önemli bir yer tutan ikinci beyin, mana dünyamızın kontrolünde çok
etkindir ve sonsuzluğun içindeki yolda koruyucumuzdur. Eğer biz varlıksal
(enerjisel) olarak ışık hızını aşabiliyorsak bunun bize sağlayıp, kayıtlarını
tutan ikinci beynimizin biraz daha farkında olmalıyız. Dünya ile kurulan “Beyin
Bağı” ve sonsuzlukla kurulan “Göbek Bağı” varlığımızın ikili özelliğinin
dengesini sağlayan dualitik bir farkındalıktır.
İkinci beyin; zihni durdurmanın
ve içsel sessizlik yaratabilmenin, enerjisel yolculuk yapmanın, manasal
güçlenmenin amacını biraz daha bilimsel açıklamaya kavuşturdu ve bir hurafe
dizini daha popüler gerçeğe dönüştü. Darısı “ Işık Hızını Aşmanın”
başına…
Teşekkürler
YanıtlaSilwww.premiumcuyuz.com
Rica Ederim :)
Sil