16 Temmuz 2011 Cumartesi

EVRENDE BİR DAMLA



Günlüğüme bugünün notunu düşüyorum hazsal hayatın acısı ve tatlısıyla. Aydan bakınca kendimi göremiyorum. Şimdiye, tarih ötesinden bakılınca buralar gözükmüyor. Mekan ve an algılanamıyor. Öyle ki, bucaksız enginlikteki evrende bir damla bile değiliz. Neredeyse sonsuz büyüklükteki kainatta yok denecek kadar küçüğüz.


"Fraktal" denilen matematik formülü canlı sistemleri kurmuş, "yapay zeka" programı ise canlı sistemleri işletiyor. Bir bakterinin sosyal hobilerini, aile hayatını, cinsel yaşantılarını, kaygısal sıkıntılarını, entelektüel problemlerini hiç düşünmeyiz. Çünkü O, mikro dünyaya aittir ve sanki bizden farklı bir boyutta yaşıyordur. Oysa, dünyamıza biraz uzaktan bakıldığında bizim de bakteriden fazla bir farkımız yok.




Hatta çoğu zaman ortamın/ çevremizin efendisi zannederiz kendimizi. Fiziksel boyumuzu "normal" buluruz. Hah! Ne büyük kibir. Benliğimizi kasıp/ kavuracak azamette bir gurur. Bilincimizde/ zihnimizde kotalar/ perdeler olduğu doğru. Bilebileceğimiz "visible" alanın profilinin çok dar olduğunu fark etmeyiz. Çünkü, frekans yapısı görebilme, algılayabilme, anlama alanımızın/ limitimizin dışındadır. Buna rağmen işi (daha da) çatallaştıran durumlar var. Örneğin, farklı boyutlardaki dijital ve analog programlar çok değişik etki alanlarına sahiptir. "Geleceğe dönüş" filminde olduğu gibi zamanlar arası geçiş imkanları olabilir. Belki de, gelecek zamanlara zıplayıp, oralardan aşırdıklarınız olmuştur.


Sihirli bir gözlük olsaydı algı menzillerimizin ötesini gösterebilen... gene de böylesine sıkıcı, boğucu, daraltıcı, bunaltan, bezdiren bir hayatımı mı seçerdiniz? Yoksa, "bu hayat tam bana göre" diyerek bulunduğunuz yerde daha mı bir köklenirdiniz? Ya da, "başka çarem yok ki, kaderim böyle yazılmış" diyenlerden misiniz?


Mutluluğu hedeflemenin yanı sıra başka misyonlar da yüklü üzerimizde. Karma yaşantıları arasında gezinirken, sırada dünya deneyimlerini yaşamak da var. Bilseniz ki, karşımıza çıkan her olay sadece ve sadece bizi sınamak/ test etmek için... dünya yaşantılarına bakış açınız/ anlayış/ değer yargılarınız (nasıl) değişirdi. Hayatınıza yük getiren onca şeyi silkinip atardınız sırtınızdan birer birer. Mücadelelerinizin "kısır" olup olmadığını, beklentilerinizin "umutsuz" olup olmadığını, bağımlılıklarınızın "saplantı" olup olmadığını, çözüm arayışlarınızın "kargaşa" olup olmadığını sorgulardınız. En önemlisi de "bir defa ölmekle ölünmeyeceğine" aymak. Çünkü, evrensel sirkülasyondan sıyrılmak/ kurtulmak mümkün değil. Evrensel serüven defalarca yaşantınıza girecek. Bu (durum), her uyanışta bir başka rüyaya düşmek gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Linkwith